YELDA İPEKLİ
Ana Sayfa Yazılar Herkes mutluluk imzasını kendisi yaratmalı
Herkes mutluluk imzasını kendisi yaratmalı

Herkes mutluluk imzasını kendisi yaratmalı

TÜİK’in ‘Yaşam Memnuniyeti Araştırması’na göre en mutlu il Sinop çıktı. Hal böyle olunca biz de mutluluk kavramının ve mutluluk formüllerinin peşine düştük ve Strateji Pazarlama ve Marka Yönetim Uzmanı Yelda İpekli’yi aradık. Günümüz insanının mutsuzluk nedenlerini, erkeklerin neden daha mutsuz olduğunu konuştuğumuz Yelda İpekli, “İstatistikler ve araştırmalar her ne kadar genel bir yaklaşımı özetlese de herkes kendi mutluluk imzasını yaratmak durumunda” diyor.

MEMNUN MUYUZ MUTLU MU?

Birleşmiş Milletlerin Columbia Üniversitesi’ne hazırlattığı ‘Dünya Mutluluk Raporu’na göre ülkemiz 156 ülke arasında 77. sırada yer alıyor. TÜİK’in ‘Yaşam Memnuniyeti’ araştırmasına göre de memnuniyetimiz yüzde 66.1 oranında. Buna göre mutluluk ve memnuniyet kavramlarını da birbirine karıştırmamak gerekiyor. Memnuniyet; verilen hizmetlerden duyulan tatmini tanımlamak için kullanılan bir kavram. Hayat şartlarından şikâyet edip mutsuz olabiliriz ancak aldığımız hizmetlerden dolayı bir memnuniyet duyabiliriz. Dünya çapında belirlenen mutluluk kriterlerine sosyolojik açıdan bakıldığında ülkemizin mutluluk kriterleri de kültürel altyapıya göre farklılık gösteriyor. Tatile gitmek, sanatı takip etmek ya da bir hobiye sahip olmak dünya ölçeğinde önemli mutluluk kaynakları arasında yer alıyor. Bu anlamda baktığımızda; örneğin İstanbul halkının yüzde 42.5’i tatil yapmıyor ancak nüfusun çoğunluğunda cep telefonu ya da en son teknolojiyle üretilmiş televizyonlar mevcut. Bu da halkımızın mutluluk kriterlerinin farklı olduğunun bir göstergesi. Sahip olma ve tüketim hırsının varoluşla özdeşleştiği toplumlarda mutluluk tanımı da çok farklı anlamlar içeriyor kuşkusuz.

YENİ BİR DÜNYANIN İÇİNDEYİZ

Türkiye olarak ortak bir mutluluk ve memnuniyet kriterimizin olmadığını düşünüyorum. Mutluluk kavramı kişiye göre değişiyor ve farklı tanımlanıyor. Beklentiler farklı olabilir ama ülke olarak ortak bir mutluluk tanımımız olmaması önemli bir kültürel-sosyolojik eksiklik. Çoğu ülke ‘mutluluğu’ artık ülke politikasına almaya başladı. 2011 yılında Çin Başbakanı Wen, Çin halkının ‘mutlu olma hakkını’ yaygınlaştıracak siyasi reformlara ve uygulamalara öncelik vereceklerinin altını çizen bir konuşma yapmıştı. Yani artık yeni bir dünyanın içindeyiz; ekonomik, siyasi ve kültürel olarak eksenler değişirken şimdiye kadar üretim ve tüketimle tanımlanan tüm bakış açıları da değişmeye başladı. Artık insanlar sadece üretmek ve tüketmek değil, mutluluğu sağlayacak faktörleri de göz önünde bulunduruyor. Dünyada halkların mutluluğunu ölçen çok fazla çalışma yapılıyor. Bu çalışmaların amacı; mutluluk kriterlerini belirleyerek hizmet içeriklerini düzenleyip geliştirmek.

ERKEKLER DAHA MUTSUZ

Toplumsal olarak eşitliğin hâlâ sağlanamamış olması erkeklerin mutsuzluk sebebi olabilir. Ülkemizde üretime katılan kadın sayısında hâlâ çok ciddi fark var. Hayat şartları zorlaşıyor. Bu yükü erkek tek başına taşıyorsa elbette mutlu olması beklenemez. Ayrıca boşanan erkek yeni bir düzen kurma konusunda zorlanıyor ve mutsuz oluyor. Kadınlar daha azla yetinirken, erkeklerin hedefleri daha fazla. Bir de çok fazla özgürlük de bazen mutsuzluk sebebi olabiliyor. Ülkemizde kadının kendini ifade edebilmesi, aile kurması ve çocuklarının mutluluğu kendisinin mutlu olması için yeterli olabiliyor. Komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerinin yoğun olması, karşı cins tarafından sahiplenme beklentisi ve aile kurmak hemen her sosyal statüde mutluluk kriterlerinin başında. Türkiye’de erkek için özellikle aile sahibi olmak ve mesleki başarı önemli. Ekonomik durum, erkeklerin mutluluğuyla direkt alakalı yani maddi açıdan kendini mutlu hisseden erkek hayatın genelini de mutlu olarak algılıyor.

AİLE OLMAK BİRLİĞİ İFADE EDER

TÜİK’in araştırmasına göre en mutlu ilin Sinop çıkmasında elbette doğası çok önemli bir etken ama tek etken değil. Sinop kadar doğal güzellikleri olan başka şehirlerimiz de var. Yeşil ve sakin bir şehirde yaşamak insanları tabii ki daha mutlu kılar. Nüfus yoğunluğu açısından bakıldığında da ferah bir şehir ki İstanbul ya da diğer mutsuz illerle karşılaştırdığımızda bu durumun önemli bir fark yarattığını görüyoruz. Unutulmaması gereken bir faktör de kültür. Ülkemizin sayılı bienallerinde ‘Sinopale’ 5. kez düzenlendi. Toplumsal karakterlerimizden Tarzan Kemal’den tutun da Diyojen’e kadar önemli bir kültürel dokuyu görmek mümkün. Ayrıca Sinop aile yapısının henüz bozulmadığı ve komşuluk ilişkilerinin güçlü olduğu bir şehirdir. Türk insanı için ‘aile olmak’ ve ‘aileden olmak’ çok önemli bir sosyal durumdur. Birliği, gücü ve aynılığı ifade eder. Aidiyet duygusu da mutluluk faktörünü tatmin eder. Sinop, çok fazla sosyal ayrımın olmadığı, eşit gelir seviyesi ve eşit statülerle dayanışma içinde yaşayan tipik bir Anadolu şehri. Eğitim seviyesi de yüksektir. Üniversite sınavlarına bakın; ilk yüz içinde mutlaka Sinoplu bir gencimiz vardır. Orijinal dokusu bozulmadığı için de mutluluk sıralamasında ilk sırada yer alıyor. Demek ki mutluluğun parayla ilişkilendirilmemesi gerekiyor.

GENÇLİK DAHA DİNAMİK DAHA ÖZGÜR

Türkiye’deki gençlerin önündeki temel problem bence toplum tarafından değer görmemeleri. Nüfus ağırlığının genç olması avantajına sahip bir ülkeyiz ancak bunu ne kadar kullanabiliyoruz ne kadar hayatın içine sokabiliyoruz, tartışılır. Dünyada iş hayatına baktığımızda genç ceo’lar şirketlerin yönetimlerini devraldılar. Siyasete baktığımızda 44 yaşında başbakana sahip ülke var. Teknolojinin hayatımıza girmesiyle birlikte iş tanımları, yaşam biçimleri de çok değişti. Bu anlamda gençlerin daha aktif olarak bu değişimin yönetiminde olmaları gerekiyor. Marka değeri en yüksek ya da geçmişi 10 yılı bulmayan firmaların kurucuları 20’li yaşları itibarıyla devrim niteliğinde işlere imza attılar. Yeni dönem gençliği daha dinamik daha girişimci daha özgür. Dolayısıyla bu gençliği bir önceki kuşak tarafından belirlenen kurallarla yönetemez ve mutlu da edemezsiniz. Nüfus yoğunluğunun genç olduğu bir ülkede yönetimin, kararın, kural koyucunun daha önceki jenerasyondan olması sorunları sonsuz kılar. Tabii ki tecrübe çok önemli ancak tecrübe bugünü anlamadığı takdirde bir değer teşkil etmez. Bu sebeple yeni hayatı anlayan genç bir beyinle, tecrübeli bir destek her zaman hayatla daha iyi uyumlanır düşüncesindeyim.

SANAL HAYATLAR DÖNEMİNDEYİZ

Mutsuzluğun nedeni çok fazla istemekten ya da ne istediğini bilmemekten kaynaklanıyor olabilir mi? En azından ne istemediğimizi bilirsek mutsuzluğumuzun nedenini bir ölçüde çözebiliriz. Bir stratejist olarak şunu söyleyebilirim ki yeni bir çağdayız ve eskiden tanımlanan hiçbir şey artık mutluluk tanımı için yeterli değil. Yeni tanımlar ve yeni yaklaşımlar lazım. Ama önce bireyselleşip kendimizi anlamak sonra da toplumsal mutluluğun içinde aktif olarak yer almak gerekiyor. Sanırım artık ‘mış’ gibi yapmaların devri bitti. Sanal hayatların varlığında ‘gerçekliğin’ daha değer kazandığı bir dönemdeyiz. Günümüz insanının hızlı yaşamı da mutsuzluğa sebep oluyor. İnsanlık kendi yarattığı hıza yenik düştü. Yavaşlamayı ve yavaş yaşamayı arar olduk. Zamanla didişmekten, zamansız kaldık muhtemelen. Bazen niçin yaşadığımızı unutuyor, kendimiz ve sevdiklerimiz için yaşamıyor gibiyiz. Mutluluğa giden en iyi yol parmak izi gibi bireysel mutluluk formülünü yakalamaktan geçiyor. İstatistikler ve araştırmalar her ne kadar genel bir yaklaşımı özetlese de herkes kendi mutluluk imzasını yaratmak durumunda.

MEVLANA KÜLTÜRÜYLE MUTLULUĞU YÖNETMEK

Marka olmak; mutluluk, aidiyet gibi duyguları müşterilerine yaşatmak demek. Hedef kitlesinin duygularını yakalayamamış ve onu tatmin etmemiş bir ürün ya da hizmetin marka olabilmesi mümkün değil. Bu anlamda markaları yönetmek mümkün. Mutluluğa gelince sanırım tecrübeyle, derin bir bakış açısıyla ve analitik gözlemlerle yönetmek mümkün. Genelde bakış açısı mutlu ya da mutsuz anlarımızı belirliyor. Mevlana-mesnevi kültürü mesela mutluluğun nasıl yönetilebileceğini çok iyi anlatıyor.

CESARETLE DEĞİŞTİREBİLME GÜCÜ

Kızım Larasu doğduktan sonra daha pozitif daha huzurlu ve mutluyum. Değiştirme gücüne sahip olabilmek bence önemli bir özgürlük tanımı ve mutluluk kaynağı. Cesaretle değiştirebilme gücüne hazırsanız mutsuz olduğunuz koşulları da değiştirebilirsiniz. Ailem ve kızımın mutluluğu en önemli kriterim. Yaptığım iş her anlamda hayatın tam ortasında olmamı gerektiriyor ki bu da beni hayata daha çok ait hissettiriyor. Ataol Behramoğlu’nun ‘yaşadın mı yoğunluğuna yaşayacaksın, göklere denizlere tüm evrene karışırcasına…’ dizeleri hayat mottomdur. Ve elbette hayatın her anını paylaşabileceğim dostlarımın olması, onlara güvenmem ve güvenilmem aidiyet ve aile olma duygumu çok besleyen bir faktör. Aradığım mutluluk kriteri Japonya’da bir konferansta karşıma çıktı. Otaku; bir şeye hobiden öte, bağımlılıktan daha az ilgi duymak demek. Tutku kadar hırslı değil ama aşk kadar da romantik değil. İhtiyacımız yokmuş gibi ama onsuz olmazmışız gibi iş yapmak demek. Sadece para, sevgi ve ulaşılmış hedeflerin tek başına mutluluk olmayacağını anladığım yaşlarda ve iş tecrübesindeyim.

SİBEL ATEŞ YENGİN
sibel.ates@aksam.com.tr

Kaynak: Akşam Gazetesi