YELDA İPEKLİ
Ana Sayfa Yazılar Anadolu’da üretilir, dünyada tüketilir
Anadolu’da üretilir, dünyada tüketilir

Anadolu’da üretilir, dünyada tüketilir

Yepyeni bir çağdayız demek bile doğru gelmiyor artık. Tüm kavramlar, tanımlar zaman, sınır ve kalıplar toptan değişti, değişiyor.

Her şeyi yeniden tanımlamak, formatlamak ve hatta yeniden hissetmek lazım.. Geçmişte miyiz gelecekte miyiz, hangi kültürün içindeyiz, hangi coğrafi konumdayız artık bunların hiç ama hiç önemi kalmadı.

Akımların da ömürleri söylenildiği, tanımlandığı anda bitiyor bence..

Arayışlar hep yeni arayışlara, tanımlar hep tanımsızlıklara devrediyor..

Bu durumda da pazarlama, tüketici, marka, tüketim alışkanlıkları, pazar araştırmaları, iş-ürün geliştirme, kalite kuramları, zaman yönetimi gibi bildiğimiz ne varsa yeni içeriklere, tanımlara doğru yelken açtılar.

Şimdi parmak izi yaratma zamanı.

Parmak izi yaratırken 3 ana unsuru göz önünde mutlak bulundurmak gerekiyor..

Sistem ve teknoloji ile yaratılan tekdüzelikte sıkışan bireye kaçış olanağı sağlamak

Bireyselleşmenin giderek artması sonucunda kendini özel hissettirmek,

Mesaj bombardımanına uğrayan ve giderek “şüpheci ve eleştirel” bir hale gelen tüketiciye içi dolu şeyler söyleyebilmek.

Tüm algıların, tanımların, önyargıların, paradigmaların değişiminin zamanıdır. Küresel ekonomiden, globalleşmeden ve dünyanın küçük bir köy olduğundan bahsedildiğinden beri artık hiç bir şey daha önce bildiklerimiz gibi değil…
Yeni dünya düzeninden söz edilirken yalnızca ekonomik ve sosyolojik değişimleri kastetmiyoruz. Üretimden, yönetime, iletişim çeşitliliğine, tüketiciye kadar her şey yeniden tanımlanıyor. Bilgi Çağı dediğimiz günler “bilginin doğru kullanılma çağı” tanımına ulaştı bile. Üstelik Türkiye artık her anlamda ciddi bir güç olmaya doğru hızla ilerlerken biz de kendi tanımlarımıza ulaşmanın cesaretini yaşamalıyız. Türkiye; dünya üzerinde değer bulan bir MARKA olma yolunda hızla ilerliyor. Bu “ülke markasını” hızla ve heyecanla ürün/hizmet markalarına dönüştürmenin tam zamanıdır…
Unutmamalı ki, marka sadece bir ürüne verilen isim değil sadece, ülkeler, kurumlar da artık MARKA YÖNETİMİNE ihtiyaç duyuyorlar.

Globalleşme; artık yalnızca bir tanım değil şirketlerin tüm politikalarında üst başlık olacak kuşkusuz. Ürün ve hizmetlerde bir dünya pazarı oluşturabilmek için global yurttaşlar haline gelmek, ülkeler, para birimleri, diller ve adetler arasında rahatlıkla hareket edebilmek gerekiyor. Milliyet, ırk, etnisite, cinsiyet, engellilik ve dini farklılıklarıyla hepsi çeşitliliğin unsurları. Bir arada olabilme yeteneği olan şirketler, gruplar, milletler gelecek yüzyılda ekonomik başarıya ulaşacaklar. Elemanlarını çok daha geniş bri yetenek havuzundan oluşturan şirketler müşterilerini çok daha iyi anlıyabiliyorlar. Şirketlerin “çok kültürlü zeka” ya sahip olmaları globalizmin temeli ve müşteri odaklılığın simgesi haline gelecek.

Küresel Dünya ekonomisinde, üretimin değeri sahip olduğu markanın gücü ile ölçülüyor.

Ülkemiz ise önümüzdeki 10 yıl da güçlü ekonomiler içerisinde yerini almaya hazırlanıyor.

Toplumsal özgüvenimiz hızla yükselirken, Medeniyetin yükseldiği bu topraklardan gurur duyduğumuz markaların dünyaya yön vermesi kaçınılmaz.

Nostaljik “yerli malı yurdun malı” söylemleri yerini “Anadolu’da üretilir dünyada tüketilir” e bırakmalı.

Bu çağ, insanın “insan olarak değerinin” vurgulandığı bir çağ olarak tanımlanıyor. İnsan “tüketici” tanımını aldığından beri sadece ihtiyaçlarını gidermek için değil, duygularını, düşüncelerini, hayallerini tatmin etmek için satın almaya başladı. Bu yorum şirket yönetiminde ise, aslında ülkemiz insanı için çok bildik bir tanımlamayla ifade edilebilir, “müşteri velinimetimdir”. Artık müşteri sadece üretimin yapıldığı yerdeki tüketici değil, farklı saat diliminde, farklı dil ve ırklardaki herkes velinimet. Artık bilmediğimiz hayatlara, bilmediğimiz dillere göre ürünümüzü satmak hatta sürekli satmak gibi bir hedefi günlük şirket stratejilerimiz içinde düşünmeliyiz.

En klasik tanimi ile marka; üreticinin müşterisine sunduğu bir “yaşam vaadidir”. Bu öyle bir vaad ki, rekabetten sıyrılmak, geniş pazarlara açılmak ve en önemlisi itibarlı bir karlılık için günümüz koşullarında bir gereklilik. Özellikle aile şirketlerinin devamlılığı için sihirli bir güç MARKA OLMAK –MARKA KALMAK.
Yönetimde kurumsallaşma, üretimde kalite, fiyatlandırmada hassasiyet, iletişimde çeşitlilik ve entegrasyon, satış-dağıtım kanallarında yaratıcılık gibi ön koşulların sağlanması MARKA RUHUNA ulaşmak için yeterli değil. Zaten olması gerekenler dışında bazı kuruma özel haritaların çıkarılması ve bu bilginin amaca uygun yönetilmesi Marka Vaadini oluşturuyor.

1-Sizi siz yapan değerleriniz

Ürünü/hizmeti üreten, şirketin/kurumun öz değerleri markanın felsefesini oluşturan en önemli parmak izi. Ailenizin, çalışanlarınızın kısacası o üründe emeği olan herkesin ortak değerleri sihirli gücünüz olarak tanımlanmalı. Sadece ihtiyaç için tüketilen bir üründen bahsetmiyoruz unutmayın ki tüketicinin kalbinde yer alacak onu duygusal sistemleriyle, inanç sistemleriyle ve aidiyet duygusu ile beseleyecek bir yaşam vaadinden bahsediyoruz.

Şirket yönetiminde nesilden nesile aktarılan bu değerler unutulmamalı ki markayı yıllar boyunca sürükleyecek “harç”tır.

Bu değerleri tanımlamadan, benimsemeden ve iş yapış şekline dönüştürmeden marka’dan bahsetmek güç.

2-İnancını ve heyecanını hiç kaybetme

Hedefe kilitlenmek için öncelikli olarak doğru hedef belirlemek kaçınılmaz. Doğru hedef inancınızı, tutkunuzu, heyecanınızı ateşleyecektir. Doğru hedefi belirlemek ise masa başında yada üretim hattında oturarak mümkün değil. Vizyonu geniş tutmak, her kademede kişinin katılımını ekip ruhu ile sağlamak, rekabeti ve hatta farklı pazarları araştırmak-yorumlamak en önemlisi ürünün ruhunu yaratıcı fikirlerle beslemek hedefe kilitlenmemizi sağlayacak unsurlar.

3-Gündelik işlere takılıp kalma

Zaman Yönetimi en güçlü silahlardan biri. Zamanı iyi yöneten, şirketini ve doğal olarak markasını da etkin yönetebiliyor. Kesinlikle doğru iş tanımları ve doğru iş yapma modellerinin prensiplere bağlanması verimliliği arttırmak ve zamanı doğru kullanmak için gerekli çalışmalar. Her sabah yeniden doğan bir dünyada MARKA da her sabah yeni fikirlerle yeniden değerlenmeli. Çokça duyduğumuz inovasyon, inovatif çalışmalar bir hedef değil düşünce şekli olarak yönetimimize yansımalı.

4-Farklılaştırmak için hep sorgula, araştır.

Farklılaştırmak ve Konumlandırma marka yönetiminde olmazsa olmaz tanımlar. Tüketiciyi şaşırtmak, markanın, mesaj bolluğu içinden sıyrılarak hedef kitlesine ulaşabilmesi için etkili yöntemlerden sadece biri. Mesajların net, yaratıcı ve diğer tüm pazarlama faaliyetleri ile tutarlı bir bütünlük sergilemesi tüketicinin dikkatini çekmek için kullanılabilecek en temel doğru. Tasarım da farklılık, iletişimde farklılık, üretimde farklılık, yönetimde farklılık için öncelikli olarak var olan durumun doğru tahlil edilmesi ve en önemlisi objektif olarak yorumlanması gereklidir. Bilimsel yöntemler ve doğru veriler ancak gerçek hayat verileriyle kesiştiğinde ve kullanıldığında amaca hizmet edebiliyorlar. Pazar araştırmaları sadece rekabeti anlamak için değil tüketimi doğru analiz etmek için kullanılmalı.

5-Tüketicini ve etkileyecek faktörleri ön gör.

Markanın hedef kitlesinin doğru tanımlanması ve bu hedef kitlenin yaşam değerlerini doğru analiz etmek son yıllarda ayrı bir uzmanlık konusu olarak karşımıza çıkıyor. Hedef Kitlenin beklentilerini sadece bugün yada bir sezon tahlil etmek artık yeterli değil. Pazar araştrmaları, focus gruplar ve eğilimler önceden analiz edilerek tahminler verilerle destekleniyor ve şirketlerin vizyonerlerinin önüne raporlar olarak sunuluyor. Bir başka değişle; firmalar tüketicisini kendi yaratıyor. Danışmanlığını yürüttüğüm bir Avrupa Bankası her 3 ay da bir benden Türkiyede ki tüketici eğilimlerini raporlarlamamı istiyor. Buradaki yatırımlarını ve pazarlama çalışmalarını etkin yapabilmek için. Bir inşaat şirketi henüz mimari planlar çizilmeden “müşterim kim olacak ve ne isteyecek?” sorularına cevap verecek çalışmaları yaptırtıyor.

Etkin şekilde kurgulanır ve sürekliliği sağlanırsa, marka güçlü bir kurumsal kaynaktır. Finans, yatırım, personel, araştırma ve geliştirme, pazarlama, bilişim teknolojisi ve diğer kurumsal kaynaklar gibi marka da uygun bir insan kaynağına, güç merkezine, disipline, yeterli yatırım desteğine, bağlılığa ve yönetime ihtiyaç duyar. Bunlar sağlandığı takdirde Marka rekabet avantajından itibara kadar sayısız faydayı kuruma katar.

Hürriyet Gazetesi / Bursa